30 Kasım 2012 Cuma

Siz hiç YARIM kaldınız mı?

Ben çok kaldım...
Çok sevdim ,özledim ,benim olmasını istedim ama olmadı.O bırakıp gitti ben ise arkasından bakmakla yetindim.Kimi zaman kızdım kendimden  nefret ettim.Onun benim değil de başkasının oluşuna uzaktan izlemek acıverdi .Üzüldüm ,kırıldım,parçalandım...
Sonra yine sevdim yine inandım ve güvendim.Yeni gelenin yaramı saracağına inanırken o daha da kanatıp gitti yaramı.Mutsuzluğun dibinde buldum kendimi.Çıkmaya çabaladıkça yerimde kalıyordum.Benden geride olanlar çoktan mutluluk yarışını kazanmışlardı.BENCE  ben onlardan çok hak ediyordum mutluluğu ama hayat onlara layık görüyordu mutluluğu.Ben ise kaybeden taraftaydım hep.Mutsuz ,yalnız ,huysuz...

20 Ekim 2012 Cumartesi

zAMAN !

Zaman hızla akıp giderken yerinde saymak kötü.Şöyle arkana dönüp baktığında elle tutulur bir şeyler arıyor insan.Bu kadar zamanı nasıl böyle geçirdim diye hayıflanıyor.AMAN sakın geçme dur desende zAMAN aldırış etmeden geçiyor.Aynı hatalar aynı yanlışlar göze yapılıyor.Bir çıkış yolu aranılıyor fakat bulunamıyor.Belki bir boşluk belkide bir yanlış insanı dahada dibe sürüklüyor.
Bile bile yapılan hatalar var bide.İşte bundan sonra yapılan hayıflanma saçma geliyor bana.Yanlış olduğunu bilerek bir yola giriyorsan sonucuna da katlanacaksın. Ağlamanın ,üzülmenin anlamı yok.Sen biliyorsun sonucu ve bu hayat senin .Doğrusuyla yanlışıyla senin hayatın.Canı yananda üzülen de sensin.Yani bundan kime ne? Başkalarının gösterdiği hayatığı yaşayacağıma kendi yanlışımı yaşarım daha iyi.Sonucu ne olursa olsun benim kararım demenin mutluluğu ve huzuru ayrı.Sakın yanlış anlaşılmasın dik başlılık filan değil bunun adı özgürlük ,özgüvendir. Hayatımız boyunca birileri olmayacak yanımızda bize yol gösteren.Ya da bize yol gösteren herkes doğruyu göstermeyecek. Ne kadar çok kendi kararlarımızı verirsek o kadar emin adımlarla ilerleriz hayatta.Tıpkı yeni yürümeyi öğrenmiş bebek gibi düşe kalka yürüyeceksin.Zaferlerinde olucak acılarında.Dik durmayı bileceksin yılmak alçalmak yok.Hayat geçip giden zAMANa rağmen devam ediyor!!!

6 Haziran 2012 Çarşamba

EGELİ OLMAK DEMEK

Çiğdeme Çekirdek Dememek, Simide Gevrek Demek Sade Zeytinyağına Ekmek Banarak Yemektir Egeli Olmak,

Her Sene İzmir'e Fuara GitmekTabiatta Bulunan Tüm Yeşil Bitkileri Zeytinyağında Kavurup Yiyebilme Becerisidir Egeli Olmak,

Kahvaltıda Salçaya Zeytinyağı Koyup Yemek Kalbim Ege'de Kaldı Çalmaya Başladığında Hüngür Hüngür Ağlamaktır Egeli Olmak,

Duyduğun Her Zeybekte Duygulanmak ve Sebebini Bilmediğin Halde Sürekli Egeli Olmaktan Gurur Duymaktır Egeli Olmak

Mısıra Darı, Tepsiye Sini, Biraz Büyük Tencerelere Harannı, Tavaya Karakız, Çamaşır Suyuna Klorak Demektir Egeli Olmak,

Aslında Egeli Olmak Bağda Bahçede Çalışmaktır, Yeri Gelip Efe olmaktır, Dürüstlüktür, Saflıktır, Köylülüğün İçimize Kadar İşlemesidir Ama Kendini de Gelistirmeyi Elden Bırakmamaktır, Egeli Olmak,

Böyle Güzel Bir Duygudur İşte EGELİ OLMAK

7 Nisan 2012 Cumartesi

     
Gel dedim, gel dedim gelmedin yarim 
Senden bana fayda yok 
Ağrısın, sızısın 
Ağladım, ağladım, ağladım 
Yarim yarim diye duymadın sağ olasın.

12 Mart 2012 Pazartesi

AŞK AŞK AŞK






Nergis kokusu kadar güzel bir aşk istiyorum hepsi bu kadar....

10 Mart 2012 Cumartesi

3 Mart 2012 Cumartesi

GÜNÜN ŞARKISI


KAÇSAM KAÇAMAM HER YERDE KOKUN VAR!!!




Yaram ne kanar ne kabuk bağlar 
Giden unutur kalan hep yanar 
Kaçsam kaçamam her yerde kokun var 
Sensiz uyandığım kaçıncı günüm 
Aynada gördüğüm yorgun yüzüm 
Bana hiç tanıdık gelmiyor inan  

Ne kadar oldu gideli bilmiyorum geçen zamanı 
Zamandan saymadım zaten sensiz geçen her anımı 
Hevesim kırık yüreğim buruk ne olacaktık bak ne olduk 
Canım istemiyor zoruma gidiyor 
Böyle yaşamak bana ağır geliyor 

Senden sonra arasam da öncesini 
Alıştım acı çekerek almaya nefesimi 
Yaram ne kanar ne kabuk bağlar 
Giden unutur kalan hep yanar 
Kaçsam kaçamam her yerde kokun var 
Sensiz uyandığım kaçıncı günüm 
Aynada gördüğüm yorgun yüzüm 
Bana hiç tanıdık gelmiyor inan 

11 Şubat 2012 Cumartesi

Seni sevmedim ki ben çok sevdim...











Sevipte söyleyemediğim şarkılar var
Bir dizesini asla hatırlayamadığım şiirler
Keşke,keşke o ben olsaydım dediğim hikaye kadınları
Düşlerim var...
Uyandığımda yalnızca başını hatırladığım,
Ve asla sonuna kadar görmeyi beceremediğim
Bir adam var düşümde,tam dokunacakken uyandırıldığım
Bir adam,sonumuzun ne olacağını hiç öğrenemediğim
Düşümde bir adam var,benim mi bilemediğim
Bir adam var diyorum,düşünüp düşümden ayrı kaldığım...



5 Şubat 2012 Pazar

Bugün Günlerden Pazar
Tatil bitti .Bir ay nasılda çabuk geçti anlamadım .Gitmek istemiyorum 3. yılım ve hala her gidişimde ağlıyorum.Zor geliyor sıcacık evden sonra küçücük yurt odasına tıkılıp kalmak bunların yanında dersleri saymıyorum bile.
Ama iyice dinlendim ruhen ve bedenen.Beni üzen şeyleri denize atıp gidicem.


25 Ocak 2012 Çarşamba

CaNıM SıKıLıYorRrRrR....
Kışın kasveti saplanmış ruhuma dolaşıyor damarlarımda.Aklım hep bir yerlerde bedenimse evdeki kanepenin üzerine monte olmuş şekilde...


                 
Parçalandım
Ve her bir parçam ayrı yere bıraktım

Birini açık denizlerin en derin yerine attım
Kürek çektim, uzaklaştım, dönüp arkama bakmadım bile

Birini yüksek dağların zirvesine çıkardım
Hiç kimse kurtarmasın, kurda kuşa yem olsun diye

Birini hiç unutmadığım o küçük şehirde bıraktım
Dönemedim, kimbilir, belki dönsem de bulamazdım

Önce savruldum yok oldum
Sonra dinlendim duruldum
Ve her giden parçam yerine
Yenisini doğurdum

Daha güçlü, daha sakin
Daha mutlu, daha susku
n...

24 Ocak 2012 Salı

UĞUR'LAR OLSUN


Dağ gibi, karayağız birer delikanlıydık.Babamız, sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi
Arabalar sırıl sırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mum ışığında bitirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yasayan binlerce yoksulun yüreğini yüreğimizde yaşıyarak katıldıkk o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık,
Vurulduk ey halkım unutma bizi…
Yoksullugun bükemedigi bileklerimize celik kelepceler takıldı. Iskence hücrelerinde sabahladık kac kez. Isteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren senetler gibi kullanırdık. Mimardik, mühendistik, doktorduk, avukattık. Yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu. Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı.Yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze cicek gibi verdik topluma.Bizleri yok etmek istediler hep.
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi.
Fidan gibi genc kizlardık. Hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı gözbebeklerimizden. Yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, iskencecilerin acımasiz ellerine terk edildik. Direndik küçücük yüreğimizle, direndik genc kızlık gururumuzla. Tükürülesi suratlarına karşı bahar cicekleri gibi. Utanmadılar insanliklarından, utanmadılar erkekliklerinden.
Hücrelere atildik ey halkım, unutma bizi…
Ölümcül hastaydık. Bağırsaklarımızz düğümlenmişti. Hipokrat yemini etmis doktor kimlikli iskencecilerin elinde öldürüldük acınmaksızın. Gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha. Cezaevlerine kilitlenmis kocalarımızın taptaze duyularına, birer mezar taşı gibi savrulduk. Vicdan sustu. Hukuk sustu. Insanlık sustu.
Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi…
Kanserdik. Ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde. Uydurma davalarla kapattılar hücrelere. Hastaydık. Yurt dışına gitseydik kurtulurduk belki. Bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz birakmazdık. Önce kolumuzu, omuz başından keserek yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak firlattik attık önlerine. Sonra da otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi…
Giresun´daki yoksul köylüler, sizin icin öldük. Ege´deki tütün iscileri, sizin icin öldük. Doğu´daki topraksız köylüler, sizin icin öldük. Istanbul´daki, Ankara´daki isciler, sizin icin öldük. Adana´da paramparca elleriyle, ak pamuk toplayan isciler, sizin icin öldük.
Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi…
Bağımsızlık, Mustafa Kemal´den armağandı bize. Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı icin kan döktük sokaklara .Mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler. Amerikan üsleri kaldırılsınn dedik, sokak ortasinda sorgusuz sualsiz vurdular.
Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi…
Yabanci petrol sirketlerine karsi devletimizi savunduk, kominist dediler. Ülkemiz bağımsız değil dedik, kelepceyle geldiler üstümüze. Kurtuluş Savaşında emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha da dik tutabilmekti bütün çabamız. Bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak istemediler.
Vurulduk ey halkım, unutma bizi..
Henüz cocukluğumuzu bile yasamamıştık. Bir kadın eline değmemisti ellerimiz. Bir sevgiliden mektup bile alamamıştık daha. Bir gece sabaha karşı, pranga vurulmus ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sephalarına. Herkes tanıktır ki korkmadık. Içimiz titremedi hic. Mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere…
Asıldık ey halkım, unutma bizi..
Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasinda vuranlar, agabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar. Ya bu düzenin kirli çarklarina ortak olmuslardı, ya da susmuslardı bütün olup bitenlere. Öfkelerini bir gün bile karşısındakilere bağırmamış insanlarin gözleri önünde öldürüldük. Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına. Batı uygarlığı adına, bizleri bir şafak vakti ipe çektiler.
Korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi…
Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi…! Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarinda yankılanacak ey halkım, unutma bizi.
Özgürlüge adanmış bir top cicek gibiyiz şimdi, hep birlikteyiz, ey halkım, unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi, UNUTMA BİZİ ….